10 Ekim tarihindeki dersimizde başkanlık sistemi ve parlementer sistem arasındaki farkları sorgulayarak işe başladık. Bu iki sistemi birbirinden üç temel kriter üzerinden ayırdık: yasama ve yürütme organının karşılıklı bağımlılığı (güven oylaması, fesih yetkisi); yasama ve yürütme organlarının ayrı ayrı seçimlerle iş başına gelip gelmediği ve yürütme organının kollektif bir niteliğe sahip olup olmadığı.
İlk kriter üzerinden bakarsak parlementer sistemlerde yasama-yürütme organları arasında karşılıklı bağımlılık ilişkisi var (yani yürütme yasamanın içerisinden seçiliyor, yasama yürütmeye güven oyu veriyor vs), başkanlık sistemlerinde ise yasama ve yürütme arasında böylesi bir karşılıklı bağımlılık ilişkisi yok. Bu anlamda parlementer sistemler güçler birliği (fused power) başkanlık sistemleri güçler ayrılığı sistemleri (seperation of power system).
İkinci kriter üzerinden baktığımızda parlementer sistemlerde oy verenler yasama organını seçiyor ve daha sonra yasama kendi arasından yürütme organını seçiyor. Başkanlık sistemlerinde ise yasama ve yürütme organı ayrı ayrı seçimler sonucu göreve geliyor. Dolayısıyla organların doğrudan halk oyuyla seçilip seçilmediği önemli (not: örneğin cumhurbaşkanın doğrudan halk oyuyla seçilmesi parlementer sistemi bir tür yarı-başkanlık sistemi haline getirebilir mi?).
Son olarak, parlementer sistemlerde yürütme erki daha kollektif olarak kullanılırken (siyasetin başkanlaşması her ne kadar bu süreci dönüştürüyor olsa da) başkanlık sistemlerinde yürütme erki merkezileşmiş durumda.
Fakat her zaman akılda tutmanız gereken bir diğer önemli nokta güçler birliği ya da güçler ayrılığı sistemlerinin yasama ve yürütme arasında ki güç dengesini (balance of power) doğrudan belirlemediği. Yani örneğin parlementer sistemlerde yasama ve yürütme arasında bir denge olabileceği gibi, yürütmenin yasamayı kontrol etmesi ya da tam tersi de mümkün. Dolayısıyla lütfen güçler ayrılığı/ birliği ve güçler dengesi kavramlarını doğru kullanmaya dikkat edin.
Derste ayrıca yürütmenin kapazitesi ve otonomisinden bahsettik. Kapazite derken yürütmenin kendi siyasi programını uygulayabilme gücünden, otonomi derken de bu kararları uygularken bağımsız davranabilme gücünden bahsediyoruz. Hem kapaziteyi hem otonomiyi belirleyen pekçok faktor var (çıkar grupları, toplumsal destek, ordu/ bürokrasi gibi seçilmemiş kurumların seçilmiş kurumlar uzerindeki denetimi vs). Bu faktorleri kısmen derste konuştuk ama sanırım size asıl karışık gelen başkanlık sistemi ve parlementer sistemlerde kurumsal dizayn anlamında kapaziteyi belirleyen faktörlerdi.
Başkanlık sistemlerinde başkan ve yasama organının aynı partiden olması önemli. Eğer aynı partiden değillerse ve parti disiplini var ise o zaman yürütmenin önerdiklerini yasama organının, yasama organının önerdiklerini de yürütmenin onaylamayacağı durumlarla daha sık karşılaşma olasılığımız olacaktır. Buna biz kurumsal çıkmaz dedik (institutional gridlock). Linz tam da bunu Latin Amerika'da ki darbelerin önemli bir nedeni olarak görüyordu. Yani başkanlık sistemlerinde yürütme kendi kapazitesini arrtırmak için ya yasama ve yürütmenin aynı partiden olmasını sağlayacak önlemleri almak zorunda ya da bunun olmaması için yürütmeyi güçlendirmek zorunda. Her iki durumda da güçlü ve kontrol edilmesi güç bir yürütme erki söz konusu olan. Amerika'da sistemin işliyor olmasının temel nedeni, parti disiplinin ve dolayısıyla partizan oy vermenin olmaması. Dolayısıyla başkanın ve kongre çoğunluğunun aynı partiden olması tabii ki başkan için arzu edilir bir durum ama olmadığında başkan tek tek kongre üyelerini ikna edebildiği sürece bu durum sistemi krize sürüklemiyor. Üstelik bu ikna süreci sistemin çoğunlukçu mantığını da bir nebze yumuşatabiliyor.
Parlementer sistemlerde ise yürütme kapazitesi hükümetin:
1) azınlık hükümeti mi çoğunluk hükümeti mi olduğu,
2) tek parti hükümeti mi yoksa koalisyon hükümeti mi olduğu ile ilişkili.
Tahmin edebileceğiniz gibi en yüksek kapaziteye sahip olan hükümetler çoğunluk desteğine dayanan tek parti hükümetleri. Ama bu tam da karşımıza şu soruyu getiriyor: nedir önemli olan? Hükümetlerin kararlarını hızlıca ve özgürce uygulayabilmeleri mi? Yoksa kararların oluşmasında ve uygulanmasında
hükümetlerin geniş bir toplumsal uzlaşma sağlamaları mı? Demokrasinin bu iki farklı yorumu/ uygulaması arasında ki gerilimi derste konuşmaya devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder