12 Ocak 2011 Çarşamba

İran'da egemenlik ve devlet sistemi

Derste İran'da seçilmiş ve seçilmemiş organların bir arada bulunduklarını konuştuk. Bunun bir önemli nedeni İran'da egemenliğin halk egemenliği ve kutsal egemenlik arasında paylaşılmış olması, ve İran'daki kurumların yapısının bu iki egemenlik biçimi arasında gidip gelmesiydi. Bu ikiliğin nedenlerini devrim sürecinde bulmak mümkün. Nitekim İran devrimi yalnizca İslam bayrağı altında yürütülmemişti, aynı zamanda "özgürlük, eşitlik, ve sosyal adalet" taleplerine sahip kitlesel bir halk hareketiydi. Devrimin hemen sonrasından Humeyni yandşaları velayet-i fakih kavramını anayasallaştırmaya çalışırken, dönemin resmi Başbakanı Mehdi Bezirgan ve onun takipiçilerine göre de Fransa'nın Beşinci Cumhuriyetini örnek alan İslami ama içeriği demokratik bir cumhuriyeti temel alan bir anayasa oluşturulmalıydı. Sonuçta Aralık 1979'da henüz devrim cok tazeyken ve güçler dengesi tam yerine oturmamışken yazılan ve onaylanan Anayasa'da devrimin ve o anki yönetimin bu ikili niteliğinden kaynaklanan ikili egemenlik fikrini bünyesinde taşıyordu. Edward Abrahamian'a göre ilahi haklar ile insan hakları, teokrasi ile demokrasi, hakkın sesi ile halkın sesi, ruhani otorite ile halk egemenliği arasında karma bir düzendi bu. Bu karma düzenin sahip olduğu iç çelişkilerin üstsesinden gelmek için devrim sonrasında pek çok yasa değişikliği yapılacak, kurumlar arası çatışmayı azaltma hedefi ile Takdir Konseyi (Expediency Council) gibi ara kurumlar oluşturulacaktı.

İran hükümetinin bu ikli yapısını aşağıda ki şema gayet iyi özetliyor.